Türkiye’nin ciğerleri yanarken bu kez sadece orman değil, 11 can da yandı… Eskişehir’de başlayan ve Afyon sınırına dek yayılan yangın bir doğa felaketi gibi görünebilir. Ama artık hepimiz biliyoruz: Bu sadece doğanın değil, ihmalkârlığın da yangınıydı.
Kimi zaman geciken müdahale, kimi zaman eksik koordinasyon, kimi zaman ise adını koyamadığımız bir “yetersizlik”… Bu yangında da karşımıza çıktı. Oysa hayatını kaybeden o 11 güzel insan, bu ülkenin en sade, en onurlu kahramanlarıydı. İçlerinde orman işçileri vardı, gönüllü AKUT üyeleri vardı. Onlar kimse görmese de mücadele edenlerdi.
Ama kim onları koruyacaktı?
Bir telsiz çalışmıyor, bir telefon çekmiyor, bir rota yanlış çiziliyor… Ve sonuç: 10 değil, 11 evlat, bir milletin vicdanında yanan ağıt.
Hiç düşündünüz mü? Neden yangın sezonu geldiğinde hâlâ bu ülkenin afet yönetimi “sürprizlere” açık? Neden yangın bölgelerinde hâlâ haberleşme bu kadar zayıf? Neden insansız hava araçlarıyla erken uyarı sistemi hâlâ tüm bölgelerde aktif değil? Sorular çok, cevaplar ise sessiz.
Ama sessiz kalmamalıyız. Bu 11 insan sadece bir rakam değil. Onlar birer hayat. Belki bir baba, bir oğul, bir abla… Belki çocuğuna akşam masal okuyamayacak bir anne… O yüzden bu kayıplar sadece “felaketin bilançosu” diye geçiştirilemez. Bu bir sistem meselesi.
Yarın başka bir ormanda başka bir felaketi yaşamamak için, bugün bu acıyı duymamız gerek. Bu can kayıplarının ardından sadece “başsağlığı” dilemek yetmez. Bu ülkenin doğasını ve doğasına sahip çıkan insanlarını koruyacak gerçek çözümler üretmemiz şart.
Çünkü artık sadece ağaçlar değil, bu ülkenin umudu da yanıyor.
Kalbimiz Eskişehir’de, vicdanımız yangın yerinde…